aKsArAy TaRiHi

AKSARAY'IN KISA TARİHÇESİ

MÖ. 7000-6000 yıllarında Neolitik devirde Anadolu medeniyetinin ilk izlerini gördüğümüz Konya yakınlarındaki Çatalhüyükte Hasandağı’na dolayısıyla Aksaray’a ait vesikalara rastlanmaktadır.
Burada Hasandağı’nın lav püskürttüğünü tasvir eden bir kazıntı resme rastlanmıştır. Neolotik dönemde Aksaray ve çevresi iskan görmüştür. Kalkolitik ve eski demir devirlerinde iskan olup olmadığı bilinmemekle birlikte çevre köylerde (Böget ve Koçaş) bu döneme ait seramiklere rastlanmaktadır.

MÖ. 3000-2000 yıllarında Anadoluda Hatti kavmi yaşanmıştır. Bu dönemde Asurlu tacirler burada ticaret yapmışlardır. Aksaray’ın ilk ve orta tunç devirlerindeki durumunu Acemhüyük ören yerlerindeki yapılan arkeolojik kazılardan ve müze müdürlüğünün satın almış olduğu eski eserlerden öğrenmekteyiz.

Bu dönemde Asurlu tüccarlar Mezopotamya’dan gelerek şehirlerin banliyölerinde ticaret merkezi kurmaya başlamışlardır. Asurlu tüccarlar yazıyı biliyorlardı. Pişirilmiş çamur üzerine yazılmış metinler, çamurun pekiştirilmesi suretiyle yapıştırılıyordu. Hüyük, MÖ. 3000’den itibaren iskan edilmiştir. Acemhüyük’ün en parlak devirleri MÖ. 2000 yılının ilk yarısına isabet etmektedir.

Koloni döneminin sonlarına doğru, MÖ. 1700 yıllarında Kafkaslardan gelen, küçük şehir devletleri kuran ve Anadolu’da, askeri bir devlet halinde bir kavmin varlığını görüyoruz. Hint-Avrupalı olan bu kavmin Anadolu da siyasi iktidarı ele geçirerek kurduğu devlet, eski Hitit Devletidir. Aksaray’da Hititlere ait eserler bulunmamakla beraber mağlup memleketler arasında Aksaray’ın adı geçmektedir.

Orta Anadolu’da MÖ. 13yy. sonlarına kadar devam eden Hitit egemenliği MÖ. 12 yy. da batıdan (Trakya) gelen ve deniz kavimleri olarak bilinen kavimlerin en güçlüsüdür.

Yanardağ küllerinin sıkışmasından oluşan tüf tabakalarının çok kolay kazılabilme özelliği nedeniyle bölgemize çok sayıda yer altı şehri ve dik yamaçlara kaya içinde yerleşme birimleri yapılmıştır. 7 yy. sonlarından itibaren Müslüman Arapların Anadolu üzerinden İstanbul’a yaptıkları sefer nedeni ile bölgeye sığınan Hıristiyanların sayısı çok artmış, Ihlara Gelveri ve Göreme gibi yerleşim birimleri oluşmuştur.

Aksaray, 1142 tarihinde Selçuklular tarafından zapt edilmiş ve 1470 yıllarındaki Osmanlı hakimiyetine kadar İlhanlı, Danişmentli, Karamanoğulları egemenliğinde kalmıştır. 1470 yıllarında Aksaray’ı ele geçiren İshak Paşa tarafından, Fatih Sultan Mehmet’in emri ile halkın bir bölümü İstanbul’a nakledilmiştir.

SELÇUKLULAR DÖNEMİNDE AKSARAY

1142 yıllarında Selçuklu egemenliğine giren Aksaray’a giren II Kılınçaslan zamanında saraylar, medreseler, zaviyeler, kervansaraylar yaptırılmış, Azerbaycan ve başka yerlerden Müslüman halk, gazi, mücahit, alim, ticaret erbabı getirerek yerleştirilmiştir.

Bu yıllarda Aksaray, bir Selçuklu askeri üssü durumundadır. Kılınçaslanın babası Sultan Mesud, Danişmentlere karşı Aksaray’ı bir askeri üs olarak kullanmıştır. Ve burada bazı tesisler yaptırmıştır. II. Kılınçaslan burada bir saray yaptırarak Arkhelais adını Aksaray’a çevirdi ve burası ikinci payitaht gibi idi. II. Kılınçaslan kendi adını taşıyan türbede ebedi uykusundadır. Aksaray, Selçuklu ve Karamanoğlu dönemlerinden kalan eserler yönünden oldukça zengindir.

OSMANLILAR DÖNEMİNDE AKSARAY

1470 yılında İshak Paşa tarafından ele geçirilen Aksaray Osmanlı hakimiyetine girmiştir. İstanbul’un fethinden sonra boşalan şehrin iskanı için, Aksaray halkının büyük bir bölümü İstanbul’a nakledilmiştir. Ve bu şehirde bir semte de Aksaray adı bu nedenle verilmiştir.

Aksaray, Osmanlı sınırları içine alındıktan sonra Fatih adına yapılan ilk tahrirde Aksaray vilayeti olarak gösterilmiştir.

Kanuni Sultan Süleyman zamanına kadar Aksaray, Karaman eyaletine bağlı bir kazadır. Kanuni devrinde Konya’ya bağlı bir sancaktır. Cumhuriyet dönemine kadar bu şekilde devam ede gelmiştir.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE AKSARAY

H. 1336 M. 1920 yılında Aksaray Vilayet olmuştur. 1933 yılına kadar 13 yıl vilayetlik yaptıktan sonra vilayetliği lağvedilmiştir. 20.3.1933 tarihinde 2197 sayılı kanunun 3. maddesi ile Niğde’ye ilçe olarak bağlanmıştır.

1989 yılının 15 Haziran gününe kadar 56 yıl kaza olarak kalmış olan Aksaray, bu tarihte eski hakkı iade edilmek suretiyle tekrar vilayet olmuştur.

KÜLTÜR VE TURİZM FAALİYETLERİ OLGUSU İÇİNDE İL VE ÇEVRESİNİN YERİ

Geniş tarihi içerisinde Aksaray çeşitli medeniyetlere beşiklik yapmıştır. Güzelyurt ve Ihlara Hristiyanlarca önemli dini merkezler durumundadır. Bu kavimlerin hakimiyeti Friglerin Anadolu’yu istilaları ile son bulmuştur.

MÖ. 1200-700 yıllarında Hititler devrinde Aksaray çok büyük önem kazandı. Son yıllarda şehir merkezinde ve çevresinde yapılan kazılar M.Ö. 1100-1000 yılları ile 9 yy. ait Hitit hiyeroglifi ile yazılmış kitabelerin bulunması bu durumu ispatlamaktadır.

MÖ. 6 yy. da Perslerin Frig devletini ortadan kaldırması ile tüm Anadolu Pers egemenliğine girmiştir. Perslerin Yunanistana ilerlemeleri Grekopers kültürü adı verilen yeni bir uygarlık geliştirmiştir. Bu durum M.Ö. 3 yy. da Büyük İskender’in Persleri ortadan kaldırmasına dek devam eder.

Büyük İskenderle başlayan ve MÖ. 300 yıllarında sona eren döneme Helenistik dönem adı verilmektedir. Büyük İskender’in ölümünden sonra bölge kumandanlar arasında paylaşılmıştır. Aksaray’da Kapadokya Beyleğine bağlanmıştır. Bu dönemde Aksaray’ın ismi Arkhelais olmuştur. Roma İmparatorluğunun M. S. 395 de ikiye ayrılması ile Doğu Roma İmparatorluğu içinde kalan bölgemiz Doğu Romanın Bizans ismini almasından sonra (1071-1174) Bizans egemenliğinde kalmıştır.

M.S. 1 yy. da Havari St. Paul ve müritleri tarafından Anadolu da yayılmaya başlayan Hristiyanlık, çok tanrılı Roma taraftarlarının büyük tepkisine neden olduğundan, ilk Hristiyanlar korunma açısından daha elverişli yerlere yerleşmeye başlamışlardır. Ayrıca inzivaya çekilmek isteyen bir çok din adamı da bu bölgeye gelmiştir.

Gerek Manastır Vadisi ve gerekse Ihlara Vadisi içerisinde bulunan kaya oyma yüzlerce manastır ve kilise, her yıl yüz binlerce yabancının ziyaret ettiği çok önemli turizm merkezlerimizdir.

Jeolojik yapısı itibarı ile de bu yöremiz, bozulmamış tabii güzelliklere sahip, bir çok oyma yerleşim yeri ve yer altı şehrinin bulunduğu, kaplıcaların yer aldığı hem dini, hem doğal güzellikler ve hem de termal turizm açısından değer ifade etmektedir.

Hasandağı avcılık, dağcılık ve kış sporları bakımından önem arz eder. Ayrıca yayla olarak yöre halkının rağbet ettiği bir yerdir. 1990 yılı içerisinde kış sporları Turizm merkezi olarak ilan edilmiştir.

Selçuklu ve Karamanoğulları eserlerinin pek çok olduğu Aksaray, Han ve kervansarayları, Zinciriye Medresesi, Ulu Camii, Eğri Minaresi yanında Somuncubaba (Şeyh- Hamidüdini Aksarayi), Yunus Emre ve Tabduk Ermesi ile İslam aleminin ilgisini de üzerine çekmektedir. Zinciriye Medresesi (Halen müze olarak kullanılmaktadır) ki müderris yetiştiren zamanın en büyük okullarından birisidir. Somuncu Baba ve Hacı Bayram-ı Veli burada öğretmenlik yapmışlardır.

Aksaray, tarihi, kültürel ve turizm açısından ele alındığında, Hristiyanlık öncesi, Hristiyanlık dönemi ve İslami döneme ait bir çok esere sahip, kolektif açık hava müzesi durumundadır. Doğu-Batı, Güney-Kuzey ana yollarının bağlantı noktasında bulunması, Dünya’nın ve Türkiye’nin her yerine kolayca ulaşılmasından dolayı önemli bur turizm merkezi olma konumunu muhafaza etmektedir

Camiler, Türbeler

Ulu Camii, Eğri Minare (Kızıl Minare), Tapduk Emre Türbesi (Tapduk Emre Köyü), Şeyh Hamid-i Veli (Somuncu Baba) Türbesi (Merkez), Kılıçarslan Türbesi (Merkez) : Şeyh Cemaleddin-i Aksarayi İtifakhanesi, Çilehanesi ve Mescidi Aksaray'ın en önemli cami ve türbeleridir.

Aksaray Cami, Türbe ve Kiliseleri

Ulu Cami (Karamanoğlu Cami-Merkez) : Yığma bir tepe üzerinde bulunan caminin kitabesinde, 1408-1409 yıllarında Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından Mimar Mehmet Firuz Bey’e yaptırıldığı yazılıdır.

Tipik bir Karamanoğlu eseri olan caminin en önemli özelliği; abanozdan yapılmış, Selçuklu devri ahşap işçiliğinin şaheser bir örneği olan minberidir.

Eğri Minare (Kızıl Minare-Merkez) : Selçuklu dönemine ait olup, 1221-1236 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır. Kırmızı tuğladan yapıldığı için Kızıl Minare olarak anılmaktadır.

Taptuk Emre Köyü ve Türbesi  (Taptuk Emre Köyü) : Aksaray ilinin kuzeyinde 20 kilometre mesafede bulunan köy, küçük Ekecik Dağı'nın eteğinde kurulmuş olup Taptuk Emre'ye ait olduğu söylenmektedir.

Dağ eteğinin en üst kısmında ise son yıllarda yeniden çevre düzenlemesi yapılan cami ve türbe bulunmaktadır. Taptuk Emre'ye ait olduğu söylenen mezar bozulmadan üst kısmına taş sanduka yapılmıştır.

 

Yunus Emre Türbesi (Reşadiye Köyü-Ortaköy) : Aksaray ilinin Ortaköy ilçe merkezine 20 km mesafede Reşadiye köyündedir. Türbenin bulunduğu tepe, halk tarafından ziyaret tepesi olarak bilinmektedir.

 

 

Kaya Cami (Güzelyurt) : Güzelyurt ilçe merkezindedir. XIV. yüzyıldan kalmış olduğu sanılmaktadır.

 

Selime Sultan Türbesi (Selime Köyü) : Selime köyünde bulunan türbe, gerek mimari, gerekse dekoratif yönden erken devir özelliklerini göstermektedir. Türbede taş ve tuğla işçiliği iç içedir. Mimari stili ve malzemeleri yönünden XIII. yüzyılın başlarına tarihlenmektedir.

 

 

Kilise Cami (Aziz Gregorius Kilisesi) (Güzelyurt) : Güzelyurt ilçe merkezindeki Hıristiyanlık dönemi eserlerinden olup, Ortodoks alemi için büyük önem taşımaktadır. M.S. 385 yılında kapalı haç planında inşa edilmiştir. Daha sonra çeşitli ilave ve tamiratlarla değişikliğe uğrayan kilisenin, çan kulesi minare haline getirilerek camiye çevrilmiştir.

 

Aziz Anargiros Kilisesi (Güzelyurt) : Güzelyurt ilçe merkezindedir. Kapalı haç planında olan kilise, kubbeleri ve kolonlorı dahil olmak üzere tümü kayaya oyularak yapılmıştır.

Kilise, son olarak 1884 yılında tamir görmüştür. Kubbesindeki 1887 tarihinden, fresklerinin onarımından üç yıl sonra yapıldığı anlaşılır. Günümüzde Vatikan'dan buraya gelip hacı olanlar vardır.

Aziz Anargiros'un yortu günü olan 1 Kasım günleri kilisede hastalar büyük bir tören düzenleyerek sabahlara kadar dua etmektedir.

 

 

Sivişli Kilise (Güzelyurt) : Kasaba içinde kayadan oyma bir kilisedir. Kubbede, ortada Hz. İsa ile Hz. Meryem'in, kenarlarda havarilerin portreleri yer almaktadır.

 

Selime Katedrali (Selime) : Kayalara oyulmuş yüksek bir yerde olan katedral içinde iki sıra halinde sütunlar mevcuttur. Bu sütunlar katedrali üç sahana ayırmıştır.

 

 

Kale Manastırı Kilisesi (Selime) : Kapadokya'daki dini kuruluşların en büyüklerindendir. Manastır VIII. ile XIV. yüzyıl veya X. yüzyıl, kilisedeki figürlü freskolar ise X. yüzyıl sonu ile XI. yüzyıl başları arasına tarihlenmektedir. İsa'nın göğe çıkışı, müjde, Meryem gibi tasvirleri vardır.

 

 

Yüksek Kilise (Merkez) : Kızlar manastırı olarak bilinen kilise, dik kayalar üstüne taş oymadır. İl merkezine yaklaşık 3 km mesafededir.

Kızıl Kilise (Sivrihisar) : Kırmızı kesme taştan yapıldığı için Kızıl Kilise adını almıştır. Kilise V.-VI. yüzyıla tarihlenmektedir.

 

 

Antik Nora Viranşehir (Helvandere Kasabası) : Aksaray'ın 30 km güneyinde Hasan Dağı'nın eteğinde kurulan kasaba, Roma ve Bizans döneminin önemli yerleşimlerindendir. Kasabada bugün bir çok kilise kalıntısı bulunmaktadır. Ayakta kalan yapılar Bizans devrine aittir. Bu kiliseler kısmen tahrip olmuşsa da çeşitli freskler halen göze çarpmaktadır.

 

 

Ağaçaltı Kilisesi (Daniel, Pantanossa-Ihlara) : Ihlara Vadisi içerisinde, vadiye giriş merdivenlerinin güney kısmındadır. Freskolarda, vahiy, ziyaret ve doğum, Mısır'a kaçış, Hz. İsa'nın vaftizi ve Hz. Meryem'in ölümü işlenmiştir. Kubbede ise, göğe çekiliş sahnesi yer alır.

 

 

Pürenli Seki Kilisesi (Ihlara) : Kayaya oyulmuş dört bölümden oluşmaktadır. Narteks zemininde mezarlar mevcuttur. Freskolar X. yüzyıl başı ile XII. yüzyıl arasına tarihlenmektedir. Peygamberlerin kehaneti, Meryem ve piskoposlar, müjde, ziyaret, çobanların tapınması gibi, İsa'nın çocukluğu ve İncil'den çeşitli sahneleri konu alan tasvirleri önemlidir.

 

 

Kokar Kilise (Ihlara) : IX. yüzyılın sonuna veya XI. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen freskolarındaki konular oldukça zengindir. Son yemek, çarmıha gerilme, Mesih'in defnedilişi, göğe çekilme, havarilerin görevleri gibi zaman zaman konu bütünlüğü gösteren tasvirleri ilginçtir. Kilisenin iki mezar odasındaki süslemeler, kırmızı boya ile yapılmış ilk örneklerdir.

 

Eğritas Kilisesi (Ihlara) : Çok büyük bir tapınak ve vadinin en eski yapılarından olduğu anlaşılan kilisenin Meryem'e ithaf edildiği, doğu duvarındaki bir kitabede belirtilmiştir. İki melek arasında oturan İsa, iki melek ve altı piskopos arasındaki Meryem, Hz. Yusuf'un rüyası, Mısır'a kaçış, vaftiz, Kudüs'e giriş gibi tasvirlerin yer aldığı fresklerin oldukça yıpranmış olmalarına karşın, boyalarının çok renkli ve canlı oluşu dikkat çekmektedir.

 

 

Sümbüllü Kilise (Ihlara) : Manastır mekanları iki kat halinde kaya kütlesine oyulmuştur. Mikail ile Cebrail arasında Meryem, İsa ve fırında üç İbrani genci ile azizlerin tasvirleri vardır.

 

 

Yılanlı Kilise (Ihlara) : Kuzeyindeki ve güneyindeki dar haç kolları, tavanı kabartma bir haçla bezeli merkez mekanı çevreler. Çarmıhta İsa, Kudüs'e giriş, Mısırlı Meryem'in gömülmesi, ziyaret gibi tasvirler vardır.

 

 

Saint Georges Kilisesi (Kırkdamaltı Kilisesi-Belisırma) : Bölgedeki en yüksek kilise olup, 1283-1295 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır. Kilisenin kitabesi kilisenin tüm çevresini dolanmaktadır. Kilisedeki fresklerde incilin hikaye ettiği tüm konular ile Selçuklu Sultanı II. Mesud'un resmi tasvir edilmiştir.

Bahattin Samanlığı Kilisesi (Belisırma) : Tek koridorlu bir kilisedir. Kuzey ve batı yan duvarlara oyulmuş birer hücre ile güney duvara oyulmuş üç hücre kubbesi de beşik çatı şeklindedir.

 

 

Direkli Kilise (Belisırma) : Kilisenin içindeki kapıdan keşişlerin türbelerine ve kilisedeki görevlilerin ikametgahlarına gidilmektedir. Kilise üstündeki sütunlarda ikişer sıra halinde resimler vardır. Azizlerin ve Havarilerin iki taraflarında kitabeler görülür. Bir manastır kilisesi olup XI. ve XIII. yüzyıl lara tarihlenmektedir.

Ala Kilise (Belisırma) : Köyün kuzeyinde ve vadinin doğu yamacında kayaya oyulmuş bir kilisedir. Hıristiyanlığın serbest bir hale gelmesinden sonra yapılmıştır. Cephesinin üst kısmında Havarilerin ve azizlerin resimleri yer almaktadır. Doğum, Anastasis, Kudüs'e Giriş, Mısır, Meryem'in Takdis Edilmesi gibi tasvirler yer almaktadır.

 

 

Karagedik Kilisesi (Belisırma) : Dik kayaya yaslanmış otlarla örtülü bir tepe üzerinde kurulmuştur. XI. yüzyıl Bizans üslubunda yapılmış büyük bir kilise olup, Çanlı Kiliseyi andırmaktadır. 

Hanlar ve Kervansaraylar

Sultanhanı: Konya-Aksaray yolu üzerinde Aksaray’dan 42 km. Aksaray iline bağlı Sultan Hanı Kasabası’nın içindedir Sultan Hanı’nın kitabelerinde çok açık bir şekilde I.Gıyaseddin Keyhüsrev oğlu I.Alaüddin Keykubat tarafından inşasına H.626 M.1228-29 yılında başlamak suretiyle yapılmış olduğu kesindir.

Sultan Hanı açık ve kapalı kısımları avlunun ortasında bulunan köşk mescidi ile “Sultan Hanı” tipindeki kervansarayların en büyüklerinden biridir. Yapının köşelerinde ve bütün duvarlarının dışında büyük sık istinat kuleleri inşa edilmiş yirmi dört adet payanda bulunmaktadır. Kervansarayın taç kapısının da bulunduğu kuzey-doğu cephesinde çapraz tonozla örtülü giriş eyvanının iki yanında birer kapı ile avluya açılan ve avluya paralel tonozlarla örtülü üç mekan daha mevcuttur. Avlunun kuzey batı cephesi avluya dik tonozlarla örtülü birbirine kemerlerle bağlı iki sıra ayağın meydana getirdiği bir revak şeklindedir. Açık kısım ortasında dört kalın ayağa oturan kemerler üzerine inşa edilmiş bir köşk mescit bulunan avlu ile etrafına dizilmiş çeşitli mekanlardan meydana gelmektedir. Açık bölümün kıble cephesinde her biri avluya dik beşik tonoz ile örtülü ve üç tanesi dışında diğerleri birer kapı ile avluya açılan dikdörtgen mekanlar sıralanmaktadır Kapalı kısım, giriş yönünde uzanan tonoz örtülü bir orta sahın ile buna dik olarak örülmüş tonozlarla örtülü dokuz adet enine sahından meydana gelmektedir. Bu sahınlardan ortadaki diğerlerinden daha geniş olup, orta sahınla kesiştiği yerde ışıklık yer almaktadır.

Kesme taş malzemeyle, yığma duvar tekniğinde inşa edilen yapının mermer giriş portali, cephe köşelerinde yükselen iki kule arasında, oldukça ihtişamlı görülmektedir. Portal dört bordürden oluşmaktadır. İlk çerçeve çeşitli şekiller yapan kırık hatlardandır. İkinci ince çerçeve, uzun kenara paralel rastlayan her dirseğin bir yuvarlak ilmik atıp devam etmesidir. Üçüncü olarak bir kaval silme bulunur ki üzeri zigzaglarla enine yivlenmiştir. Dördüncü çerçevede ise dalgalı ince yivlerden meydana gelen bir zemin üzerinde palmetlerin oluşturduğu bir friz vardır. En geniş çerçevede 10-12-16 kollu yıldızlar yer almaktadır. İç yan nişler birer portal mahiyetindedir. Kemer çift renkli taşlardan ve yuvarlaktır. Yuvarlak kemerin üstünde iki renkli taşlardan Suriye düğümü yer alır. İç portal denilen iç avludan kapalı kısma açılan ikinci bir portalde, çerçeve dört bordürden ibarettir. Bunların ikisi, esas geniş tezyinat şeridini iki yanından takip etmektedir. En dışta iri bir geçmeden sonra, zigzag silmelerin daha zengin bir şekli gelmektedir Avlunun ortasında dört kemer üstündeki köşk mescitte, dört kemeri takip eden tezyini şeritler ve cephelerin çevresini dolaşan çerçeveler görülmektedir.

Alayhan: Aksaray-Nevşehir-Kayseri yolu üzerinde aynı adı taşıyan köyün 3 km. doğusundaki Han Yaylası’nda bulunmaktadır.

Sağ ve solda yedişer bölümden oluştuğu, kemer ve kemer tırnaklarının kalıntılarından anlaşılmaktadır.bütün kubbeler tonozlar ve hanın üzerinde bulunan gözetleme kulesi yıkılmıştır. Ayakta kalan kısımlardaki izlerden anlaşıldığına göre, yapı girişten itibaren sağ ve sol taraflarda birbirine yarım daire kemerlerle bağlı, ikişer ayak olmak üzere derinlemesine 6 sıra halinde 24 ayaktan oluşmaktadır.

Moloz taşla yığma olarak inşa edilen yapı, düzgün kesme taş ile kaplanmıştır. Taç kapı sade bir şekilde tezyin edilmiştir. Taç kapının en dışında tezyinatsız geniş bir şerit yer almaktadır. ikinci şeritte, sade bir zigzag bulunmaktadır. İç içe iki sekizgenin meydana getirdiği küçük bir yıldız motifi, taç kapının asıl tezyinatını oluşturmaktadır. Aynı desen daha küçük bir düzenlemeyle kemerde de tekrar edilmiştir. Kemerin sağ tarafonda bir kitabe mevcuttur. kilit taşı hizasında, tek başlı, çift gövdeli bir aslan figürü yer almaktadır.

Kitabesinde yapılış tarihi tespit edilemeyen kervansarayın, tarihlendirilmesinde çeşitli ipuçları vardır. Süsleme özellikleri ve eski kaynaklarda geçen ismi çeşitli ipuçları vermektedir.

Bu bilgi ve görüşlerin ışığında 12. yy.’ın son yıllarında veya 13.yy. başlarında yaptırıldığı düşünülmektedir. Yapının kaç kez onarıldığı konusunda bilgi sahibi olunamamaktadır. Aksaray-Nevşehir karayolu kenarında bulunan kervansaray, çok harap durumdadır. Karayolu yapıyı ikiye bölerek tam ortadan geçmiştir. Kalıntıları yolun diğer yanından görülmektedir. Kalanların bir kısmı da rüzgar ve nem etkisi ile bozulmuştur. Yapının yıkıntıları zemini doldurmuştur.

Ağzıkarahan: Aksaray-Nevşehir karayolunun 15.km.’sindedir.  Kervansaray açık ve kapalı kısımları ve açık kısmın ortasında bulunan köşk mescidi ile “Sultan Han” tipindedir.

Eski kaynaklarda Hoca Mes’ud Ribatı olarak geçen kervansarayın bugün kullanılan Ağzıkara Han adı, oldukça yenidir ve adını yakınındaki köyden almaktadır. Yapıya özel yuvaları içinde bulunan, iki kitabesinde belirtildiği üzere H.628-M.1231 ile H.637-M.1239-40 yılları arasında Selçuklu sultanları I.Alaaddin Keykubat (M.1219-1236) ile oğlu II.Gıyaseddin Keyhüsrev (M.1236-1246)’in hükümdarlık günlerinde inşa edilmiştir.

Giriş kapısı, kervansarayın ekseni ve kapalı kısım girişi ile aynı doğrultuda değildir. Yapının köşelerinde ve taç kapının olduğu güney-batı duvarı hariç, diğer kenarlarında 14 adet ağırlık kulesi şeklinde payandalar bulunmaktadır.

Taç kapının eyvanı kuzey-doğu duvarında bulunan eyvanın karşısına isabet etmektedir. Avlunun güney-batı duvarının taç kapıdan sonraki kısmında ise avlu yönleri açık tonoz ile örtülü üç küçük mekan ve bunların arkasına rastlayan yine tonoz ile örtülü bir diğer mekan bulunmaktadır. Kapıdan hanın yolcularının konaklayacakları ve eşyasını muhafaza edeceği odaların,ve revakların bulunduğu yere girilmektedir. Yolcuların abdest alacakları abdestlik sağ kısmın sonundadır.

Kapalı kısımda giriş istikametinde tonoz ile örtülü orta sahın, yanlarda ise buna dik beşik tonoz ile örtülü enine 6 sahın bulunmaktadır. Ortasında aydınlık açıklığı yer almaktadır. Birbirine kemerlerle bağlı dört ayak üzerine oturan köşk mescit, avlunun ortasındadır. Mescidin kapısı kuzey-batı yönünde olup, buraya iki yandan merdivenlerle çıkılmaktadır. Merdivenlerin altı mukarnaslıdır.

Kesme taştan inşa edilmiş yapının tezyinatı, güney-batı duvarındaki ana taç kapı ile avludan kapalı kısma girilen taç kapı üzerinde toplanmıştır. Dış portal, iç portal ve mescit tezyinatları ile ayrıntılı bir düzenleme gösterir. Ancak burada iç portalle dış portalin aynı eksen üzerinde bulunmaması tezyini birliği dağıtmış gibi görünmektedir.
Dış portalde 4 çerçeve görülmektedir. En geniş çerçevede 9-10-12 kollu yıldızlar bulunmaktadır. Yarım kubbecik 9 sıra mukarnaslıdır. Kuvvetli bir gölge-ışık tesiri oluşturulmuştur. Kemer üzerinde kitabe bulunmaktadır. İç portalde 3 sıra bordür görülür. Esas bordürde 10 kollu yıldızlar yer almaktadır. Ortalarında rozetler bulunur.

Avlunun ortasında Sultan Han’ınkine benzeyen bir köşk mescit vardır. Çok iyi durumdadır, fakat tezyinatı çok azdır. Han, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1967’de tamir edilmeye çalışılmış ancak yarım bırakılmıştır. Yapı bütünüyle ayaktadır.

Ak Han: Aksaray’la Sultanhanı arasında Aksaray-Konya şosesinin, Konya’ya giderken solundadır. Yapı şu an mevcut olmadığından bilgi edinilememektedir.
Dönemin diğer yapılarına uygun olarak kesme taş malzemeyle, yığma duvar tekniği kullanılarak inşa edilmiş olmalıdır.

Yapı bugün Ak Han adı ile anılmakta ise de, eski kaynaklarda bu isimle bir kervansaraydan bahsedilmemektedir. Buna karşılık kaynaklarda Kılıçarslan Hanı veya Kılıçarslan Ribatı adına rastlanmaktadır. Bu durumda kervansarayın II. Kılıçarslan’ın hükümdarlık yıllarına rastlayan M.S 1156-1192 tarihleri arasında yapıldığı düşünülebilir.

Yapının kitabesi kaybolmuştur. Bugün kervansaraydan 4 -4,5 m. yüksekliğinde, üzerinde tek bir kesme taş hariç, bütün kesme taş kaplamaları sökülmüş bir duvar parçası kalmıştır.

Han son yıllarda yakın köylerin taş ocağı haline gelmiştir. Taşların bir kısmı okul yaptırma bahanesiyle Amarat Köyü’ne nakledilmiştir. Köy ağasının kendine de bir ev yaptırdığı bilinmektedir. Bir kısmı da Cumhuriyet devrinde önünden geçen yolun kaldırımlarında kullanılmıştır. Hanın yeri tarla haline getirilmiştir. Binanın yığma sütununun haricindeki geri kalan kısımlar yıkılmıştır. Buna rağmen bazı kısımlarda duvar parçalarının izleri görülmektedir.

Öresin Han (Tepesi Delik Han) : Aksaray-Nevşehir yolu üzerinde bulunan kervansaray Aksaray’a yaklaşık 21 km. mesafededir. Üzeri, enine ve boyuna yarım daire beşik tonozla örtülü dikdörtgen bir plana sahiptir. Yapının dar kenarı boyunca dörder, uzun kenarı boyunca altışar adet olmak üzere 24 yığma ayağı bulunmaktadır. Dar kenar boyunca yerleştirilmiş olan dörder ayak geniş ekseni boyunca uzanan yarım daire beşik tonoz örtülü beş sahın meydana getirmektedir Yanlarda bulunan ikişer sahın, girişte, ortada ve en sonda yarım daire beşik tonozla örtülü enine üç sahın ile kesilmektedir. Ortadaki boyuna sahın ile enine sahınlardan, ortada olanların kesiştikleri yerde, yani yapının tam ortasında kubbe ile örtülü aydınlık feneri yer almaktadır.

Yığma olarak inşa edilmiş olan yapının duvarları, moloz olup, kesme taş ile kaplıdır. Tezyinat olarak sütunlar üzerinde iki tane rozete rastlanmıştır.

Taç kapısı ve ön cephesi yıkık olan yapının kitabesi yoktur. Çay Han ile benzerliğinden dolayı aynı tarihlerde yapılmış olabileceği düşünülmektedir. (M.1264-1283)
Kitabesi bulunmadığından yapanı, yaptıranı ve yapılış tarihi belli olmayan yapının girişi ve ön kısmı tamamen yıkık diğer kısımlar da çok harap durumdadır. Yapı yakınında bulunan köylerin ağılı olarak kullanılmaktadır. Yıkılmış olan yapının duvarlarına ait kesme taşlar yok olmuştur. Hayvanların kaçmasını önlemek için, yapının ayaklarının arası doldurulmuştur.

Kılıçarslan Hanı: Şehir merkezinde, Zinciriye Medresesi ile, Ulu Cami arasındadır. Yapı dikdörtgen şeklindeki avlusunun çevresine ve güney yönündeki kenarın dış yüzeyine sıralanmış hücrelerden meydana gelmektedir. Hanın, doğu, batı ve güney yönüne birer giriş kapısı vardır. İsminden dolayı II. Kılıçarslan zamanında yapılmış olması muhtemeldir. Yapı pek çok kez tamir geçirmiştir. Belediye tarafından 1945’de geniş çapta tamir edildiği bu tamirden önce yapının iki katlı olduğu ancak harap durumdaki üst katın yıktırıldığı bilinmektedir. 1985’te belediyece alınan bir kararla yıkılarak yerine Belediye İş Hanı inşa edilmiştir.

Kiliseler

Ağaçaltı Kilisesi (Daniel Pantonassa) (Ihlara Kasabası) : Ihlara Vadisi içerisinde vadiye giriş merdivenlerinin güney kısmındadır. Serbest haç planlıdır. Merkez mekanı yüksek kasnaklı bir kubbeyle, haç kolları beşik tonozla örtülüdür. Preikonaklast teknikle yapılan ve IX-XI yy. arasına tarihlenen freskolarda, Müjde, vahiy ziyaret, doğum,Daniel Aslanlar Çukurunda,Koimesis, Mısır’a Göç , Hz.İsa’nın vaftiz ve Hz. Meryem’in ölümü sahneleri işlenmiştir. Kubbede ise İsa’nın göğe çıkışı sahnesi yer alır.

Ala Kilise: (Belisıma Köyü) Köyün kuzeyinde ve vadinin doğu yamacında kayaya oyulmuş bir kilisedir. Hristiyanlığın serbest bir hale gelmesinden sonra yapılmıştır. Cephesinin üst kısmında Havarilerin ve azizlerin resimleri yer almaktadır.

Kiliseyi üç kubbe örter. Duvarları ve örtü sistemini kaplayan freskolar kısmen harap olmuştur. Doğum, anastasis, Kudüs’e giriş, Mısırlı Meryem’in takdis edilmesi gibi tasvirler yer almaktadır.

Bahattin Samanlığı Kilisesi : (Belisırma Köyü) Kiliseye, burayı samanlık olarak kullanan kişinin adı, yöre halkı tarafından verilmiştir. Irmağın batı yakasında, Belisırma Köyü karşısındaki kayalıklardadır. Kilise tek nefli, uzunlamasına dikdörtgen planlıdır. Freskleri 10. 11. Yüzyıllar arasına tarihlenmektedir.

Sahneler: Müjde, Ziyaret, Su Deneyi, Doğum, Üç Müneccimin Tapınması, Yusuf’un Rüyası, Mabede Takdim, Son Akşam Yemeği, İhanet, İsa Çarmıhta, Anastasis.

Direkli Kilise:  (Belisırma Köyü) Bahattin Samanlığı Kilisesi’nin, 50 metre kuzeyinde yer almaktadır. Belisırma Köyü’nün karşısındaki kayalara oyulmuştur. Merkezi kubbe ve üç mihraptan oluşan kilise, haç şeklinde olup, 6 direk üstüne oturmaktadır. Kilisenin içindeki kapıdan keşişlerin türbelerine ve kilisedeki görevlilerin ikametgahlarına gidilmektedir. Kilise üstündeki sütunlarda ikişer sıra halinde resimler vardır. Azizlerin ve Havarilerin iki taraflarında Yunanca kitabeler görülür. Bir manastır kilisesi olup,XI. ve XIII. yy. arasına tarihlenmektedir.

Eğritaş Kilisesi : (Ihlara Kasabası) Tek nefli ve uzunlamasına dikdörtgen planlıdır. beşik tonozlu yapının batısında, mezar odalarına bağlanan ayrı bir mekan bulunmaktadır. Geniş İsa siklusu, IX.yy.’ın sonuna veya XI. yy. a tarihlenmektedir. Çok büyük bir tapınak ve vadinin en eski yapılarından olduğu anlaşılan kilisenin Meryem’e ithaf edildiği doğu duvarındaki bir kitabede belirtilmiştir. İki melek arasına tahta oturan İsa,Müjde,Ziyaret, Su denemesi, Doğum, Hz.Yusuf’un rüyası, Mısır’a kaçış,vaftiz,Kudüs’e giriş... gibi tasvirin yer aldığı fresklerin oldukça yıpranmış olmalarına karşın, boyalarının çok renkli ve canlı oluşu dikkat çekmektedir.

Karagedik Kilisesi: (Belisırma Köyü) Dik kayaya yaslanmış otlarla örtülü bir tepe üzerinde kurulmuştur. Belisırma Rumları buna (Saint Ermolaos) adını veriyorlardı. 11.asır Bizans üslubunda büyük bir kilisedir.Üzerine düşen kaya parçalarından çok zarar görmüştür. Çevresi daire teşkil edecek şekilde tertip edilmiştir.Yapılaşma aynen Çanlı Kiliseyi andırmaktadır. Kubbeyi tutan kemerler pantatife dayanmaktadır. Bunlar İstanbul tesirinin özellikleridir. Yapı duvarlarında az da olsa freskli resimler vardır. Burada Saint George’nin şehit edilmesinden bazı resimlerin izleri kalmıştır. Bilhassa “George kralın huzurunda ve işkence çarhı” güneydoğudaki yani hücrelerin kuzey duvarlarında görülebilir. Bu hücrenin doğu kanadını birleştiren geçidin kemeri azizlerin resimleri ile süslenmiştir. Bu resimlerin üslubu Bizans özelliğini gösterir. Sanat seviyesi ortadadır. Kumaş resimleri acemice çizilmiştir.

Pürenliseki Kilisesi: (Ihlara Kasabası) Ağaçaltı Kilisesi ile aynı istikamettedir. Ihlara’ya doğru yaklaşık 300m. mesafededir. Irmak seviyesinden 30m. kadar yukarıdadır. Çevresinde yetişen püren isimli ot nedeniyle yöre halkı tarafından bu ad verilmiştir.

Kayaya oyulmuş dört bölümden oluşmaktadır. Narteks zemininde mezarlar mevcuttur. Freskolar X. yy. başı ile XII. yy. arasına tarihlenmektedir. Peygamberlerin kehaneti, Meryem ve psikoposlar,müjde,ziyaret,çobanların tapınması gibi,İsa’nın çocukluğu ve İncil’den çeşitli sahneleri konu alan tasvirleri önemlidir.

Saint Georges Kilisesi: (Kırkdamaltı Kilisesi) (Belisırma) Bölgedeki en yüksek kilise olup, Belisırma’da yer alan bu kilise, Amirarzes Basileios ve eşi Tamara tarfından yaptırılmıştır. 1283-1295 yılları arasında dekore edilmiştir. Bir apsisli bazilikal planlı bir kilisedir. Yunanca bir kitabe kilisenin tüm çevresini dolanmaktadır. Kilisedeki fresklerde incilin hikaye ettiği tüm konular ile Selçuklu Sultanı II. Mesud’un resmi tasvir edilmiştir. Giriş bölümünü oluşturan mekan kayanın bir bölümünün kopması sonucu tahrip olmuştur.

Sahneler: Deisis, Adak, St. Georges’a Dua, Meryem’in Ölümü, İsa’nın Göğe Çıkışı, Metamorfosis (Suretin Değişmesi).

Selime Katedrali (Selime Kasabası) Kayalara oyulmuş yüksek bir yerde olan Katedral içinde iki sıra halinde sütunlar mevcuttur. Bu sütunlar Katedrali üç sahana ayırmıştır.

Üç nefli bazilikal planlı kilisesi, bölgedeki bu plan tipinin tek temsilcisidir. Manastır, 8. İle 9. yüzyıl veya 10. yüzyıla, kilisedeki figürlü freskler, 10. yüzyıl sonu ile 11. yüzyıl başlarına tarihlenmektedir.

Sahneler: İsa’nın Göğe Çıkışı, Müjde, doğum, Üç Müneccimin Tapınması, Çocukların Öldürülmesi, Mısır’a Kaçış, Elizabet’in Takip Edilmesi, Vaftiz, Meryem’in İlk Yedi Adımı, Meryem’in Mabede Takdimi, Koimesis, Piskopos tasvirleri yer almaktadır.

Sümbüllü Kilise: (Ihlara Kasabası) Vadinin sol tarafında yer alan yapıya adını, çevresinde yetişen sümbül çiçeklerinden dolayı yöre halkı vermiştir. Irmak seviyesinden 20m yukarıda ve Manastır mekanları iki kat halinde kaya kütlesine oyulmuştur. Altta kilise vardır. Freskler X. yy. başı ile XI. yy. veya XII. yy. ın başına tarihlenmektedir. Sahneleri: Apsis kubbesinde, Mikael ve Cebrail arasında Meryem, Müjde, Koimesis (Meryem’in Ölümü), İsa’nın Mabede Takdimi, kubbede Pantokrator (Dünyanın Hakimi) İsa, Fırında Üç İbrani Genci ve Azizler.

Yılanlı Kilise: (Ihlara Kasabası) Kol uzunlukları geniş serbest haç biçimindedir. Kilisenin güneyinde yer alan dehlizden beşik tonozlu nartekse geçilir. Kuzeyindeki ve güneyindeki dar haç kolları,tavanı kabartma bir haçla bezeli merkez mekanı çevreler. Freskolar IX. yy.’ ın birinci yarısı ile XII. yy. arasına tarihlenmektedir. Çarmıhta İsa, Kudüs’e giriş, Mısırlı Meryem’in gömülmesi, ziyaret gibi tasvirler vardır.

Kokar Kilise: (Ihlara Kasabası) Haç planlı ve tek katlıdır. IX. yy. ın sonuna ve XI. yy. ın ikinci yarısına tarihlenen freskolarındaki konular oldukça zengindir. Son yemek,çarmıha gerilme,Mesihin defnedilişi ,göğe çekilme,havarilerin görevleri.... gibi zaman zaman konu bütünlüğü gösteren tasvirleri ilginçtir. Kilisenin iki mezar odasındaki süslemeler kırmızı boya ile yapılmış ilk örneklerdir.

Kale Manastırı Kilisesi:  (Selime Kasabası) Kapadokya’daki dini kuruluşların en büyüklerindendir. Manastır VIII.yy. ile XI. yy, kilisedeki figürlü freskolar ise X. yy. sonu ile XI. yy. başları arasına tarihlenmektedir. İsa’nın göğe çıkışı, Müjde, Meryem gibi tasvirler vardır.

 

Köprüler

Aksaray’ın idari sınırları içinde Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular devirlerine kadar bir çok köprünün bulunduğunu kalıntılardan anlamaktayız. Bu köprüler eskiden yollar terk edildikten sonra, yakın köylerin taş ocağı haline gelmiş, taşları köylüler tarafından sökülerek çeşitli yerlerde kullanılmıştır. Aksaray içinden geçen uluırmak üzerinde başlıca dört köprü bulunmaktadır.

1-Kalanlar Köprüsü: Dört gözlü köprünün Selçuklu eseri olduğu tahmin ediliyor. 36 m. uzunluğundadır. Suyun geliş tarafındaki güzün ortak ayaklarına konan payandalar suların getirdiği ağaç dallarının ve otların takılarak gözleri kapatmamaları için yapılmıştır. Sultan II. Abdülhamid’in Seraskeri Hacı Ali Paşa köprüyü onartmış ve ayaklarını takviye etmiştir. Bu köprü ile beraber Başköprü ve Debbağlar köprüsünü de takviye ettirmiştir.

2-Başköprü : Bu köprü Uluırmak üzerindeki ikinci köprüdür.iki küçük bir büyük gözlüdür. Kitabesi yoktur. Önceleri Hasan Rıza Camii, adını taşırken Perek Zade İbrahim Efendi tarafından yenilenen ve kendi adıyla anılan camiin önünden karşıya kurulmuştur. Evliya Çelebi Seyahatnamede Sultan Alaaddin zamanında yapıldığını kaydetmektedir. Yapım tekniği incelendiğinde bu eser Selçuklular dönemine aittir.

3-Nakkaş Köprüsü : Nakkaş ve Meydan mahallelerini Dere mahallesine bağlar. İki küçük bir büyük gözü vardır. Kitabesi mevcut olmayıp, Selçuklu dönemine ait olduğu bilinmektedir.

4-Debbağlar Köprüsü: Selçuklu dönemi eseridir. Kitabesi yoktur. Debbağlar mahallesinde olduğundan bu adla anılmaktadır. Azmi Milli un fabrikası yanındadır. Üç gözlüdür. Hacı Ali Paşa tarafından payandalarla takviye ettirilmiş ve yapılan tamire ilişkin tamir kitabesi vardır.

5- Karasu Köprüsü : E -90 karayolunun Konya makası girişinde Saray tuz fabrikası yanındadır. İki gözlüdür. Kesme taştan yapılmıştır. Kitabesi yoktur. Mimari özellikleri bu köprünün bir Osmanlı eseri olduğunu göstermektedir.

6-Yaprakhisar Köprüsü : Ihlara Vadisi girişinde Yaprakhisar köyündedir. Üç gözlü ve kemerli olarak kesme taştan yapılmıştır. Melendiz Çayı üzerine kurulu köprünün kitabesi yoktur. halen köylüler ve turistlerce kullanılmaktadır.

 

Medrese

Zinciriye Medresesi: Aksaray İli, Merkez İlçe, Zincirli Mahallesinde “Zinciriye Medresesi” olarak bilinen Karamanoğullarından Yahşi Bey tarafından 14.yy. da yaptırılan bina içerisindedir. Mülkiyeti, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne aittir. Müze Müdürlüğüne kira karşılığı tahsis edilmiştir.

Zinciriye Medresesi plan itibarıyla, kesme taş ve tuğla kullanılarak inşa edilmiş, dört eyvanlı, revaklı, üzeri tonoz ve kubbe ile örtülü 8 bölmeli, üstü açık avluludur. Giriş doğudaki Taç Kapıdan sağlanmaktadır. Bu kapı stalaktit ve mihrapçıklarla süslü, basık kemerlidir. Eyvanlar tonoz örtülü olup bitkisel ve geometrik motiflerle bezemelidir. Üstü açık avlunun etrafında revaklardan sonra tonoz örtülü, değişik büyüklükte 6 oda, batıdaki ana eyvanın Kuzey ve güneyinde ise üzeri kubbe ile kapatılmış 2 büyük oda mevcuttur.

20.yy başlarına kadar Medrese olarak işlevini sürdürmüş, 1940 yılından itibaren bir süre cezaevi olarak kullanılmıştır.

1969 yılından itibaren Müze olarak faaliyet gösteren Medrese, 1975 ve 1992- 93 yıllarında küçük çapta yapılan onarımlardan sonra 1997 yılında yeniden restorasyon geçirmiştir.

Medrese açık avlulu olup kesme taş ve tuğladan yapılmıştır. Dört eyvanlı, sekiz odalı plan şemasına sahiptir. Odalardan ikisi kubbe diğerleri beşik tonoz örtülüdür. Ana kapı doğu eyvanındadır. İki yanında mihrapçıklar yer almaktadır. Üzeri üçgen biçimli ve stalaktitlerle süslüdür.17.38x13.30 metre ölçülerinde olan avlunun üç tarafı revaklıdır. Revak 10 örme ayak üzerinde birbirine bağlanan 8kemerden meydana gelmiştir. Üzeri tuğla ile örülmüş beşik tonoz örtülüdür. Köşelere gelen kısımlarında küçük tuğla kubbeler yer almaktadır. Ana kapının karşısında yer alan batı eyvanı diğer eyvanlardan daha büyük ve zeminden 75 cm daha yüksektedir. Üzeri sivri beşik tonozla örtülmüştür. Eyvanda büyük bir kapı mevcuttur. Batı eyvanının güneyinde yer alan büyük oda kare planlı ve kubbe ile örtülüdür. Orijinali yıkılmış olan kubbe yeniden yapılmıştır. Tuğla ile örülmüş üzeri taş kaplanmıştır. Odanın kuzeyinde bulunan oda, kuzey duvarının 2.60 metre içeri çekilmesiyle daraltılmış ve üzeri elips kubbe ile örtülmüştür. Orijinal olan kubbe tuğla ile örülmüştür. Diğer odalar dikdörtgen planlı olup, üzerleri taş beşik tonoz ile örtülüdür. Giriş eyvanının yanlarında bulunan odalarda birer pencere mevcuttur.

 

 

tArİhTe bUgÜn
 
AkSarAy hAvAsI
 
AKSARAY AKSARAY
ArkAdAsInA TaVsİyE Et
 

http://KENDİ

GüNüN SöZü
 
 
Bugün 3 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı!



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol